Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluk Şartları

Tarih: | Yazar:

Bu konuda hukuki yardım almak ister misiniz ?

Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları müdahalenin hukukiliği bakımından ilk bakılması gereken unsurlardır. Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk koşullarının sağlanamaması halinde gerçekleştirilen müdahale hukuka aykırı olacağından müdahaleyi gerçekleştiren kişinin hukuki ve cezai sorumluluğu gündeme gelebilecektir.

Aşağıda ayrıntılarıyla açıklanacağı üzere insan üzerinde gerçekleştirilecek bir müdahalenin hukuka uygun kabul edilebilmesi için her şeyden önce müdahaleyi gerçekleştirecek kişinin bu müdahaleyi gerçekleştirmeye yani tıp mesleğini icraya yetkili olması, hastanın tedavi hususunda bilgilendirilmiş olması ve rızasının alınmış olması, ayrıca bir takım kanuni istisnalar hariç müdahale için tıbbi endikasyonun bulunması gerekir.

Gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerde ifade ettiğimiz hukuka uygunluk koşullarından birinin veya bir kaçının bulunmaması halinde yapılan işlem hukuka aykırı olacak ve işlemi yapan cezai anlamda kasten yaralama ya da hastanın kaybedilmesi halinde kasten öldürme hükümlerine göre soruşturma ve kovuşturma geçirebilecektir. Ayrıca yapılan işlem hastanın maddi ve/veya manevi bir zarara uğramasına sebebiyet vermesi halinde ise tazminat davası gündeme gelecektir.

Ancak şu nokta karıştırılmamalıdır: Bu koşulların hepsinin bulunmasına rağmen işlemi gerçekleştirenin bilgisizliği, tecrübesizliği ya da dikkatsizliği sebebiyle sebebiyet verdiği tıbbi malpraktis yani tıbbi uygulama hatası sonucu bir zararın meydana gelmesi halinde ise cezai anlamda gündeme gelebilecek suç tipleri taksirle yaralama ya da taksirle ölüme sebebiyet verme olarak karşımıza çıkacaktır. Bu durumda da yine maddi ve manevi bir zararın varlığı tazminat davasına gündeme getirebilir.

tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları

Tıbbi Müdahale Nedir ?

Tıbbi müdahale, kişilerin bedensel, fiziksel veya psikolojik bir hastalığını, noksanlığını teşhis ve tedavi etmek veya bu mümkün olmadığı takdirde hastalığı hafifletmek ya da acılarını dindirmek veya onları böyle bir rahatsızlıktan korumak ya da nüfus planlaması amacı için, tıp mesleğini icraya kanunen yetkili kimseler tarafından, tıp bilimince genel kabul görmüş kural ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilen, en basit teşhis, tedavi yöntemlerinden başlayarak en ağır cerrahi müdahalelere kadar uzanan her çeşit faaliyettir. (ERSÖZ, K., Tıbbi Müdahale Kavramı ve Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluğunun Şartları, Terazi Hukuk Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 45, Mayıs 2010, Sayfa: 105-122)

Tıbbi Müdahalenin Çeşitleri

Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartlarını açıklamaya başlamadan önce tıbbi müdahale kavramının içine nelerin gireceğini ele alalım:

  1. Hastalığı önleme, tanı, tedavi ve rehabilitasyon: hekimlik faaliyetinin en temel amacı olan bir hastalığın şifası için çalışma faaliyeti, bu kapsamda gerçekleştirilen önleyici hekimlik, hastalığın tanısının konması, tedavi sürecinin yürütülmesi ve hastalık sonrası rehabilitasyon faaliyeti ile hastanın kontrolü birer tıbbi müdahale çeşitleridir.
  2. Suç delillerinin toplanması: özellikle adli tıp faaliyetleri kapsamında ve ceza muhakemesi hukukunun gerektirdiği delil toplama aşamasında hekimler önemli görevler üstlenmektedirler. Şüpheliden kan, idrar, saç vs. gibi örnekler alınarak üzerinde çeşitli tahliller yapılması, aynı şekilde mağdurdan çeşitli örnekler alınması, cinsel istismar şüphesinde mağdurun cinsel muayenesi suç delillerinin toplanması başlığı altında değerlendirebileceğimiz tıbbi müdahalelerdir.
  3. Bilimsel amaçlarla araştırma: Yeni bir tedavi yönteminin veya yeni keşfedilen bir ilacın denenmesi aşamasında denekler üzerinde gerçekleştirilen tüm laboratuvar faaliyetleri bu kapsamda değerlendirilebilecek tıbbi müdahalelerdir.
  4. Estetik operasyonlar: Bir hastalığın şifasını amaçlamamakla birlikte hastanın vücudu üzerinde daha güzel görünmesine katkı sağlayacak bir neticenin meydana getirilmesi için gerçekleştirilen yüz gerdirme, saç ektirme, epilasyon gibi faaliyetler de tıbbi müdahale olarak değerlendirilir.
  5. Üreme amaçlı müdahaleler: Kısırlığın tedavisi veya alternatif yollarla, tüp bebek gibi yöntemlerle hastanın çocuk sahibi olmasını sağlamaya yönelik tüm işlemler de tıbbi müdahale kapsamındadır.
  6. Geleneksel ve Tamamlayıcı İşlemler: Artık hastane ve özel kliniklerde de tatbik edilmeye başlanan hacamat, fitoterapi, akupunktur gibi işlemlerde birer tıbbi müdahaledir.
  7. Sosyal ve Psikolojik Endikasyonlu İşlemler: Endikasyon boyutu tartışmalı olmakla birlikte sosyal veya psikolojik endikasyonu bulunduğu ifade edilen kürtaj, kısırlaştırma, sünnet, cinsiyet değişikliği ameliyatı gibi işlemler bu kapsamda sayılabilir.

Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluk Şartları Nelerdir?

Tıp Mesleğini İcra Yetkisi

Öncelikle tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek olan kişinin müdahaleyi gerçekleştirmeye salahiyetinin olması gerekir. Cerrahi bir operasyonun gerçekleştirilmesinde bu salahiyet uzman doktorluk olarak karşımıza çıkarken, iğne enjekte edilmesinde hemşirelik ünvanı koşulun oluşması için yeterlidir.

Herhangi bir eğitim veya formasyondan geçmeden, salahiyeti olmadığı halde bireyler üzerinde tıbbi müdahaleler gerçekleştiren kişilerin cezai sorumluluğu doğacağı gibi meydana gelen zararlardan dolayı tazminat yükümlülükleri de meydana gelecektir.

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun‘un 25. maddesi diploması olmadığı halde, menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa dahi hasta tedavi eden veya tabip ünvanı takınan kişilerin iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları düzenlenmiştir. Yani hekimlik ünvanı olmayan bir kişi para almadan dahi olsa tıbbi müdahale gerçekleştiremez aksi halde hakkında ceza soruşturma ve kovuşturması gündeme gelir.

Tıbbi müdahalenin gerçekleştirilmesi bakımından uzmanlık şart mıdır ?

Bu sorunun yanıtı da aslında mevzuatımızda çok net değildir. 1219 sayılı Kanun’un 8. maddesine baktığımızda böyle bir ayrıma gidilmediğini görüyoruz. Ancak aynı Kanun’un örneğin 23. maddesinde genel ya da lokal anestezi altında yapılan ameliyatların uzman tarafından yapılması gerektiği yine çeşitli mevzuat hükümlerinde radyolojik tetkiklerin ve tıbbi tahlillerin uzmanı tarafından yapılması gerektiğine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Yargıtay’ın son dönemdeki uygulaması ise tıbbi malpraktis iddiası ile açılan davalar bakımından hekimlerin uzmanlıklarının da araştırılması yönünden mahkeme kararlarının bozulması yönündedir. Yargıtay’ın uzman olmayan hekimi, uzmanlık dışı gerçekleştirdiği işlemler bakımından malpraktis söz konusu olduğunda (“cezalandırmak”) şeklinde bir eğiliminin olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Yine olaya mesleki disiplin soruşturmaları yönünden de bakacak olursa Türk Tabipler Birliği’nin uzmanlık dışı gerçekleştirilen tıbbi işlemler bakımından mevzuatta öngörülen disiplin hükümlerini uygulama yetkisi bulunmaktadır.

Bilgilendirilmiş Rızanın Varlığı

Aydınlatılmış onam olarak da ifade edilen bu koşula göre gerçekleştirilecek tedavi hakkında hastanın ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmiş olması ve bu bilgilendirme çerçevesinde rızasının alınmış olması gerekir. Bilgilendirmenin tedavi sürecindeki uygulamalar, ulaşılmak istenen hedef ve bu hedefe giden yolda karşılaşılabilecek risk ve komplikasyonları içermesi şarttır.

Rıza sözlü veya yazılı olarak alınabilir. Herhangi bir uyuşmazlık doğması halinde rızanın yazılı alınmış olması hekime ispat kolaylığı sağlaması bakımından tavsiye edilen yöntemdir. Rıza ayrıca açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Yani hekimin tedavi hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra uygulamaya geçmesine hastanın karşı çıkmaması halinde zımnen muvafakatinin bulunduğu kabul edilmektedir. Zaten aksi durum yani hekimin rızası olmayan bir kişiye tıbbi müdahalede bulunması kasten yaralama suçunu ya da durumu göre kasten öldürme suçunu oluşturur.

Yasal olarak velayet altında olan veya kısıtlı olan kişilerin mutlaka veli veya vasisinden de rızanın alınmış olması gerekir. Örneğin 18 yaşından küçük bir çocuğun tedavisinde çocuğun rızası ile başlanan tedaviye velinin rızasının olmadığı anlaşılırsa bu durumda meydana gelecek zararlardan hekimin sorumluluğu gündeme gelecektir.

Rıza Aranmayan Durumlar

Bu başlık altında ilk olarak ele almamız gereken kavram varsayılan rıza kavramıdır. Acil müdahale gerektiren durumlarda hastanın bilincinin kapalı olması ve yakınlarının da müdahale esnasında mevcut bulunmamaları durumunda, müdahalenin gecikmesinin hastanın durumunu ağırlaştırması riskinin mevcudiyeti halinde hastanın müdahaleye rızasının var olduğu kabul edilmekte ve gerçekleştirilen müdahaleler hukuka uygun kabul edilmektedir.

Kanun’un müdahaleyi şart koştuğu bir takım özel durumlar bakımından da rıza şartı aranmaz. Bu düzenlemeler genelde toplum sağlığı ve genel sağlık kaygılarıyla yasalarda yer almaktadır. Örnek vermek gerekirse Umumi Hıfzısıhha Kanunu‘nun 67. maddesi ile kolera, veba, dizanteri gibi hastalıklarda hekimlere doğrudan müdahale yetkisi verilmekte, Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun ise sıtma ile mücadele hususunda kan alma, teşhis ve ilaç tatbikine herkes tarafından müsaade edilmesi zorunlu kılınmaktadır.

Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanunu‘nda da suç soruşturması ve kovuşturması kapsamında suçun aydınlatılabilmesi için şüpheli, sanık veya mağdurun vücudundan kan, idrar, saç, tükürük gibi çeşitli örneklerin hakim onayına bağlı olarak rıza aranmaksızın alınabilmesini mümkün kılınmaktadır.

Tıbbi Endikasyonun Bulunması

Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları bakımından üçüncü ve son hukuka uygunluk koşulumuz ise tıbbi endikasyon kavramıdır. Endikasyon bir tıbbi müdahalenin gerekliliği olarak ifade edebilir. Yani bir tıbbi müdahale ancak tıbben gerekli olması halinde icra edilebilir. Eğer tıbbi anlamda bir zorunluluk bulunmuyorsa sırf keyfi olarak hekim veya hastanın talebi ile bir tıbbi müdahale işlemi gerçekleştirilemez.

Ancak bunun kanunla getirilmiş pek çok istisnası bulunmaktadır. Bu istisnaların ancak kanunla getirilebileceğini unutmamak gerekir. Örneğin sünnet işlemi, kürtaj, organ nakli, estetik operasyonlar, kısırlaştırma, cinsiyet değişikliği gibi işlemler klasik anlamda tedavi amacı gütmeyen ve bu anlamda da tıbbi endikasyonu bulunmayan işlemler olmasına rağmen kanunun verdiği yetki ile hekimler tarafından icra edilebilmektedir. Bu tür işlemler bakımından tıbbi endikasyon olmasa da sosyolojik ya da psikolojik endikasyon bulunduğu da doktrinde ifade edilmektedir.

Tıbbi müdahale ancak yukarıda sayılan koşulların bir araya gelmesi ile hukuka uygun hale gelmektedir. Malpraktis davaları çoğunlukla tıbbi müdahalenin bu koşullara aykırı olarak gerçekleştirilmesi nedeniyle hekimlerin aleyhine sonuçlanmaktadır. Hekimlerin veya diğer tıp uygulayıcılarının gerçekleştirdikleri tıbbi müdahale ve tedavilerde yukarıdaki hususlara dikkat etmeleri karşılaşmaları muhtemel olan dava ve soruşturmalara karşı kendilerini koruyacaktır.

Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartları konusundaki diğer sorularınızı bize iletebilirsiniz.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans, Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Medeniyet Üniversitesi Tıp Hukuku bölümünde doktora yapmaktadır. Mesleğe Hâkim olarak başlayan TABAK, bir süre Elazığ ve Ankara'da hakimlik görevinde bulundu. En son, estetik operasyonlardan kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara üst derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nde hakim olarak görev yapmakta iken hakimlik mesleğinden çekilerek serbest avukatlığa geçiş yaptı. Şuanda İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık ve arabuluculuk yapmakta, sağlık Hukuku ağırlıklı olarak avukatlık faaliyetlerini devam ettirmektedir. Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız

Yorum yapın