Doktora Gıyapta Hakaret Yargıtay Kararı

Aşağıda tam metni yer alan doktora hakaret suçu ile ilgili karada Yargıtay hekime karşı gerçekleştirilen hakaret suçunun gıyapta yani doktorun yokluğunda gerçekleştirilmiş olması nedeniyle 3 kişi ile ihtilat şartlarının gerçekleşmemiş olduğu, eylemin hastane hizmetinden memnuniyetsizliğin hastaneye gelerek yönetime yüksek sesle ifade etmekten ibaret olduğu, hakaret suçunun oluşturmadığı gerekçeleriyle ilk derece mahkemesinin hakaret nedeniyle manevi tazminat talebinin kabulü yönündeki kararını bozmuştur.

YARGITAY 13. HD., E. 2015/6700 K. 2016/11961 T. 2.5.2016

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı doktor, davalının rahatsızlığı nedeniyle …k ve ..i Polikliniğine 30/01/2009 tarihinde başvurduğunu, jinekolojik değerlendirme sonrasında davalıya “endometrial polip” tanısı konulduğunu, genel anestezi altında başarılı bir operasyonla operatif histeroskopi yapılarak endometrial polibin alındığını, davalının operasyon sonrası beşinci kattaki suit odaya nakledildiğini, tansiyon, nabız ve . bulgularının hemşireler tarafından takip edildiğini, aynı gün saat 17.00’da kendi isteği ile ayağa kalktığında ani tansiyon düşüklüğü nedeniyle banyoda fenalaşıp küvetin yanında oturur vaziyette hasta yakını tarafından bulunduğunu, banyoda hemşire çağrı cihazı olduğu halde hasta ve yakını tarafından kullanılmadığını, akşamında davalının taburcu edildiğini, davalının daha sonra 08/02/2009 tarihinde servise gelerek nedeni anlaşılamayan bir şekilde yüksek sesle hakaret içeren “Sen ne biçim doktorsun, Allah belanı versin” şeklinde söylemlerde bulunup “Bunun hesabını sizden soracağım, ahlaksız herifler” diyerek servisi terk ettiğini ve bu şekilde kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek davalı hakkında 1.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacıya hiç bir şekilde hakaret etmediğini, davacı hakkında şikâyetçi olduğu için bu davanın açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava kişilik haklarının ihlali iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanıdır. Davalıyı muayene ve sonrasında ameliyat ettiği tarafların kabulündedir.

Mahkemece beyanları hükme esas alınan davacı doktorun yanında çalışan tanıklardan hemşire .. “davalının taburcu olduktan iki gün sonra hastaneye gelerek “bu ne biçim doktor, şerefsizler, Allah belanızı versin, bunların hesabını soracağım” şeklinde bağırdığını duyduğunu”,

Diğer tanık tüp bebek koordinatörü ..ise “ertesi gün yeniden gelen davalının bağırıp çağırması üzerine kendisinin başhekimliğe çağrıldığını, davalının doktoru şikâyet edeceğini, “bu ne biçim doktordur, mahkemeye vereceğim, sizi rezil edeceğim, herkese de anlatacağım” dediğini, davacı doktor ile görüşmek istediğini söylediğini, görüştürülmediklerini, davalının “bu ne biçim doktordur benimle ilgilenmediniz beni düşürdünüz, sizi dava edip rezil edeceğim” dediğini, o sırada davacı doktorun odasında hasta muayene ettiğini, güvenliğin davalıyı dışarıya çıkartamayınca polis çağırdığını, davalının hastaların bulunduğu salonda “ne biçim doktor beni düşürdünüz, Allah hepinizin belasını versin” diye söylediğini” beyan etmiştir.

Görüldüğü üzere, gerek dava dilekçesi gerekse tanık beyanlarından davalının davacıya ve hastane servis hizmetine yönelik yakınmalarının davacı doktorun yüzüne karşı değil yokluğunda yaptığı açıktır.

Dosya içinde mevcut olan ceza dosyası ilamından, davacı doktor ve dava dışı diğer hastane görevlisi … hakkında davalının şikâyeti üzerine görevi kötüye kullanma ve etkili eylem suçlarından .. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, 06/04/2010 tarihli ve 2009/222 Esas ve 2010/109 Karar sayılı Karar ile sanıkların beraatine karar verilmiş, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2011/4411 E-2012/20939 K. Sayılı ve 16/10/2012 günlü ilamı ile hüküm onanmıştır.

Düzenlenen iddianameden ve davalının şikâyetinden, ameliyat sonrası davalının kaldığı odanın banyosunda kendinden geçerek bayıldığı, yere düşme sesini duyan refakatçi bayan yakınının bağırarak diğer refakatçiden yardım istediği, bu refakatçinin de dışarı çıkıp bağırarak hemşirelerden yardım istemesi üzerine odaya gelen hemşire …ın müdahale ederek ayıltmaya çalıştığı, ayıltamayınca, tıbbi çerçevenin dışında güç kullanarak sert tokatlar ile müdahale ederek ayıltmaya çalıştığı, bu sırada şikâyetçi kendine gelmeye başlayınca yüzüne su attığı da anlaşılmaktadır.

UYAP veri ortamında bulunan bu dosyada incelenen soruşturma ve kovuşturma evresine dair ifadelerden de; “ameliyat sonrası oda hizmetinden, bayılması sonrası servis hemşiresinin davranışından ve davacı doktorun ilgisinden memnun kalmayan davalının, sonraki gün hastaneye gelerek hastane servisinde ve başhekim odasında mahkemece hakaret olarak kabul edilen ancak hastane servis ve yönetimi ile doktora yönelik yakınmalar içeren sözleri yüksek sesle ifade ettiği, bu sözleri davalının yüzüne karşı değil gıyabında söylediği, bu durumun davacı doktor ve ifadeleri alınan tüp bebek koordinatörü ..başhekim .. tarafından da beyan edildiği (davacının 25.02.2009 tarihinde savcılığa başvurusu üzerine Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadeler ve davacı doktorun 14.10.2009 tarihinde kovuşturma evresinde mahkemeye verdiği savunması)” sabittir. Bu dosyada, tazminat davasında ifadesi hükme esas alınan hemşire …’ın ifadesi bulunmadığı gibi diğer tanık .. ise davalının ameliyat sonrası hastaneye gelerek yüksek sesle bağırdığını ifade etmekte, doktora yönelik hakaretten ise söz etmemektedir.

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer; kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğundan bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır. (Bkz., Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 30.09.2014 tarihli ve Esas No: 2014/4-68, Karar No: 2014/411 sayılı Kararı)

Öte yandan, hakaret suçu mağdurun olmadığı veya mağdurun doğrudan vakıf olamayacağı bir şekilde işlendiğinde gıyapta hakaret suçu oluşmaktadır. Ancak gıyapta hakaret suçunun cezalandırılması için, failin mağdur dışında toplu veya dağınık en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi gerekmektedir. Suçun faili ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. İhtilat kişilerle birebir görüşerek gerçekleşebileceği gibi, üç veya daha fazla kişiye mektup göndermek, telefon etmek,… veya e-mail göndermek suretiyle de gerçekleştirilebilir. Ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi için, failin sözleri en az üç kişinin duyabileceği bir ortamda ve şekilde söylemesi yeterli olmayıp, muhatapların bizzat anlamaları ve vakıf olmaları lazımdır. (Bkz., Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 06.11.2014 gün ve Esas No: 2014/4825, Karar No: 2014/32179 sayılı Karar)

Somut olayda, davalı hakkında gıyapta hakaret suçundan dolayı bir şikâyet ve bu yönde yapılmış bir soruşturma da bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, dava konusu olayın yukarıda özetlenen oluş biçimi ve gelişimi gözetilerek, davalının hastane hizmetinden memnuniyetsizliğini hastaneye gelerek yönetime yüksek sesle ifade etmekten ibaret olan eyleminin, davacı doktor hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmasından dört ay sonra dava konusu yapılması ve ifadelerin içeriği itibarıyla hakaret suçunun unsurlarını oluşturmaması karşısında, davanın reddi yerine mahkemece davalının davacının gıyabında sarf ettiği sözlerin ne şekilde davalı doktorun diğer fertler nezdindeki saygınlığını zedelediği, davalının bu davranışını davacı doktoru ne şekilde küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirdiği ve bu sözlerden dolayı davacının bulunduğu statü itibarıyla nasıl etkilendiği, ne tür manevi sıkıntı ve üzüntü duyduğu karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 86,00 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Lexpera

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans, Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Medeniyet Üniversitesi Tıp Hukuku bölümünde doktora yapmaktadır. Mesleğe Hâkim olarak başlayan TABAK, bir süre Elazığ ve Ankara'da hakimlik görevinde bulundu. En son, estetik operasyonlardan kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara üst derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nde hakim olarak görev yapmakta iken hakimlik mesleğinden çekilerek serbest avukatlığa geçiş yaptı. Şuanda İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık ve arabuluculuk yapmakta, sağlık Hukuku ağırlıklı olarak avukatlık faaliyetlerini devam ettirmektedir. Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız

Yorum yapın