Yenidoğan Bebekte Dolaşım Sorunu ve Meydana Gelen Yanık Komplikasyon

Güncelleme Tarihi: 18 Ekim 2022

Yenidoğan bebekte dolaşım sorunu nedeniyle uygulanan ısı tedavisi sebebiyle ortaya çıktığı iddia edilen yanıklar sebebiyle idare aleyhine başlatılan maddi ve manevi tazminat talepli davada Danıştay’ın Malpraktis, Tıbbi Standart, Komplikasyon, Komplikasyon Yönetimi, Konsültasyon, Bilirkişinin Rolü ve Heyetin Oluşumu, Hizmet Kusuru, Organizasyon Kusuru gibi kavramların tanımlandığı ve olayın çözümünde ele alındığı güzel bir karar örneğidir.

Danıştay 15. D., E. 2015/455 K. 2016/601 T. 4.2.2016

T.C. D A N I Ş T A Y

ONBEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2015/455

Karar No : 2016/601

İstemin Özeti :Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 03/04/2014 tarih ve E:2013/3954, K:2014/2443 sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Düşüncesi :Mahkeme tarafından, bebekte meydana gelen yanık olgusunun, yenidoğan bebekte gelişen dolaşım sorunun giderilmesi için uygulanan ısı tedavisinin komplikasyonu olarak değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiş ise de; uygulanacak olan ısı tedavisi konusunda gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi durumunda, bebekte yanık olgusunun meydana gelebileceği öngörülebilir bir durum olduğundan ve bu yolda idarece başlatılan inceleme kapsamında hazırlanan mütalaada belirleme bulunduğundan, davalı idare personelinin bunu öngörerek gereken ısı kontrolünü yapması gerekmekte iken özensiz ve dikkatsiz davranması neticesinde gelişen anomalide hizmet kusuru bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulüyle, dairemizin onama yönündeki kararının kaldırılarak mahkeme kararının bozulması gerektiğini düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelendikten sonra Dairemizin 03/04/2014 tarih ve E:2013/3954, K:2014/2443 sayılı kararı kaldırılarak davacı tarafın temyiz talebi hakkında gereği görüşüldü:

Dava; davacılar tarafından, A…. Eğitim Araştırma Hastanesinde 10.03.2006 günü doğan …’un doğum sonrası radian ısıtıcı kullanılarak yapılan uygulamada fazla ısı verilmesi nedeniyle vücudunda yanıkların oluşması sonucu sol dizini kullanamaz hale gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen zararlarına karşılık gelmek üzere baba ‘a 40.000-TL maddi, 30.000-TL manevi, anne ‘a 30.000-TL manevi ve …’a 450.000-TL maddi ve 50.000-TL manevi tazminat olmak üzere 600.000-TL tazminatın 10.03.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesi’nce; dosyada bulunan Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan rapor esas alınarak, çocukta gelişen hastalık tablosunun enfeksiyonlar, toksit epidermel nekrolizis gibi değişik nedenlerle oluşabileceği, ….. Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İdare Mahkemesi kararı Dairemizin 03/04/2014 tarih ve E:2013/3954, K:2014/2443 sayılı kararı ile onanmıştır.

Davacı taraf, Dairemiz kararının kaldırılarak usul ve hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği İdare Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmektedir.

Dosyadaki Bilgi ve Belgeler İncelendiğinde;

1 – Davacılardan … 10.03.2006 tarihinde … Hastanesi’nde sezaryen yöntemle 35 haftalık olarak doğmuştur.

2 – Düzenlenen epikrizde; ” … yapılan ilk fiziki muayenesinde sol alt ekstremite bütünüyle siyanotik olup periferik nabızlar alınamadı. Bebek ısıtıldı ve alt ekstremitenin dolaşımı takip edildi. İzleyen saatlerde ekstremite ve gövdede yer yer bülloz, eritemli, yer yer erozif deri lezyonları gelişti. İki ve üçüncü gün civarında büller genişledi, lezyonlar ikinci derece yanığa benzer şekle döndü. Enfeksiyon gelişimi ve beslenme ile ilgili tedaviler yapılarak cilt lezyonlarına lokal yara iyileşimini destekleyecek, günlük steril vazelinli yara örtüleri ile bakım yapıldı. Lezyonlar geriledi, sol alt ekstremitede iyileşmeye ikincil kontraktür gelişimini önlemek için lokal bakım, masaj ve atel uygulandı. Ayaktan takip ve tedavi yapılmak üzere bebek taburcu edildi. ” denilmiştir.

3 – Davacı taraf yanığın, gerekli dikkat ve özen gösterildiği takdirde oluşmayacağını, nitekim yanığın meydana gelmesinin öngörülebilir bir durum olduğunu, oysaki çocuklarında bacak ve gövdede yanık oluşumu meydana geldiğini, bu duruma da davalı idare bünyesinde çalışan sağlık personelinin sebebiyet verdiğini ileri sürerek zararlarının karşılanması istemiyle idareye tazminat başvurusu yapmıştır.

4 – Anılan başvuruya idare verilen yanıtta; ” … Tedavi amacıyla yapılan termal uygulamanın bilinen ve beklenen bir komplikasyonu olarak kolaylıkla yanıkların oluşabileceği, bebek …a yapılan genel yenidoğan bebek bakımı ve izlemi yanı sıra, gelişen lezyonlardan kaynaklanabilecek sıvı eloktrolit dengesizliği ve enfeksiyon gibi olası komplikasyonlara yönelik bakım ve tedavinin gerekli şekilde uygulandığı, hastanın hastanede yattığı süre zarfında ve taburculuğu sonrasında halen uygulanmakta olan tedavinin literatüre uygun olduğu … Hastaya uygulanan tedavi açısından tıbbi bir eksiklik olmadığı, adı geçen sağlık kuruluşunda görevli personellerin bir ihmalinin ve kusurunun bulunmadığı … ” belirtilmektedir.

5 – Olayla ilgili olarak başlatılan İdari inceleme/soruşturma kapsamında; ” profesör titrine sahip bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, doçent titrine sahip bir plastik, estetik ve rek. cerrahi uzmanı ve doçent titrine sahip bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı ” hekimler tarafından hazırlanan ve … Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’ne sunulan 27.07.2006 tarihli mütalaa şöyledir; ” … Doğum sonrası ortaya çıkan yanık benzeri lezyonların ailenin şikayetinde ifade ettiği şekilde, bebeğin ısıtılması sırasında maruz kaldığı yüksek ısı nedeniyle mi, yoksa yoksa Dr. …’nun iddia ettiği şekilde Toxic Epidermal Necrolizis (TEN) sonucu mu olduğu hastanın bulgularının ortaya çıkış şekli ve zamanı klinik tablosu, tedaviye verdiği yanıt ve prognozu dikkate alınarak değerlendirildiğinde, kesin bir karar verebilmek mümkün olmamıştır… TEN, tüm yaş gruplarında görülebilen, etyolojisinde sıklıkla ilaç kullanımının ve enfeksiyonların sorumlu olduğu, mortalite riski yüksek, cilt bütünlüğünün bozulduğu, yanığa benzer büllöz lezyonlarla seyreden ve nadir görülen bir hastalıktır. Bugüne kadar dünya literatüründe yenidoğanda TEN tanısı aldığı bildirilen 5 olgu vardır ve bunların da tümü enfeksiyonlu, ilaç kullanım öyküsü olan preterm bebeklerdir… Soruşturmaya konu olan hasta ….’un lezyonlarının başlangıcında ısı uygulaması öyküsünün olması, hastanın kanıtlanmış bir enfeksiyonunun ve ilaç kullanma öyküsünün olmaması, lezyonların vücudun sınırlı bir bölümünde, özellikle ısı uygulandığı belirtilen kısımlarda ortaya çıkması, ilk ortaya çıkan lezyonlarda daha sonra artışın görülmemesi ve rutin yanık bakımı ile sistemik komplikasyonlar gelişmeksizin iyileşmenin olması (prognozun, TEN’den beklenenden çok daha iyi olması) TEN tanısından uzaklaştırmakla birlikte ………….un lezyonları histopatolojik olarak incelenmediği için tanı hakkında kesin bir sonuç vermek mümkün değildir. … Hasta için Plastik ve Rek. Cerrahi danışımı yapılmış ve tedavisi öneriler doğrultusunda yürütülmüştür. Ancak, tedavinin düzenlenmesi ve yönlenmesinden ziyade özellikle kesin tanının konulabilmesi açısından cildiye uzmanına danışım ve lezyonların histopatolojik incelemesinin eksik olduğu kanaatine varılmıştır . Hasta …’a hastanede yattığı süre zarfında ve taburculuğu sonrasında halen uygulanmakta olan tedavi uygun ve yeterlidir. “

6 – Küçüğün 21.03.2008 tarihinde Adli Tıp Kurumu’nda yapılan muayenesinde; skatrikslerin(iyileşmiş yara izlerinin) tespit edildiği belirtilmektedir.

7 – Olayla ilgili olarak sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilip işletilmediğini tespit etme adına Adli Tıp Kurumu nezdinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 04.06.2008 tarih ve 4235 karar numaralı rapor şöyledir; ” … 10.03.2006 doğumlu …un yenidoğan döneminde tanımlanan lezyonlarının doğumdan sonraki ilk 15 dakika içinde başladığı ve daha sonra ekstremitelerin ön ve arka taraflarına yayıldığı, yapılan tedavi ile düzeldiği, hastaya doğumdan sonra yapılan müdahalelerin ısı kontrollü olarak yapıldığı, çocukta gelişen böylesi bir tablonun enfeksiyonlar, Toxic Epidermal Necrolizis (TEN) gibi değişik nedenlerle oluşabileceği, …. Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu … “

Davacı Tarafın İddiaları;

Davacılar tarafından, ….Eğitim Araştırma Hastanesinde 10.03.2006 günü doğan ….un doğum sonrası radian ısıtıcı kullanılarak yapılan uygulamada fazla ısı verilmesi nedeniyle vücudunda yanıkların oluşması sonucu sol dizini kullanamaz hale gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddia edilmektedir.

Davacı Tarafın Telepleri;

Baba ‘a 40.000-TL maddi, 30.000-TL manevi, anne ‘a 30.000-TL manevi ve ….’a 450.000-TL maddi ve 50.000-TL manevi tazminat olmak üzere 600.000-TL tazminatın 10.03.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talep edilmektedir.

Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince, davacının tedavisinde hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla Adli Tıp Kurumu nezdinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olmakla birlikte; bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan raporun uyuşmazlığın çözümünde yeterli olmadığı, bu nedenle olayda hizmet kusuru bulunup bulunmadığının net olarak ortaya konulamadığı görülmektedir. Ancak, uyuşmazlığın çözümünde eksik bırakılan hususları tespite geçmeden önce bir takım kavramların açıklanması gerekmektedir.

Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde, tıbbi hata tanımlanmaktadır. Tıp biliminin standartlarına ve tecrübelere göre gerekli olan özenin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun gözükmeyen her türlü hekim müdahalesi uygulama hatası (malpraktis) olarak anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, hastanın tanı ve tedavisi sırasında standart uygulamanın yapılmaması, bilgi ve beceri eksikliği, hastaya uygun tedavi uygulanmaması; tıbbi hata olarak tanımlanabilir. Bu noktada hatalı tıbbi uygulama sonucu doğacak sorumluluk ” kusura dayalı genel sorumluluk”tur. Hekimin hukuksal sorumluluğu bakımından ölçü; tecrübeli bir uzman hekim standardıdır. Hekim, objektif olarak olayların normal gelişimine ve subjektif olarak da kendi kişisel tecrübesine, kişisel yeteneğine, bireysel mesleki bilgisine, eğitiminin nitelik ve derecesine göre, hastanın sağlığında bir zarar gelmesini önceden görebilecek durumda olmalıdır. Bu halde karşımıza özen yükümlülüğü çıkmaktadır.

Hekimin özen yükümlülüğünün ihlali, üç alanda yoğunlaşmaktadır;

Birincisi, hastanın tedavisinde yani teşhis, endikasyon, tıbbi tedbirin seçimi, bu tedbirin uygulanması, tedavi yahut cerrahi girişim sonrası bakım alanındadır.

İkincisi, hastanın aydınlatılması ve anamnez alınmasıdır.

Üçüncüsü, klinik organizasyonu alanında (personelin niteliği, yeterli sayıda personel bulundurulması, hekimlerin birbiriyle işbirliği (Konsültasyon)dir.

Bu üç alandaki kusuru, sırasıyla uygulama kusuru(tedavide hata), aydınlatma kusuru ve organizasyon kusuru olarak değerlendirmek mümkündür. Bu üç kusura “Tıbbi Uygulama Hatası” (Malpraktis) adı verilmektedir

Bu noktada tıbbi standart kavramına açıklık getirilmelidir. Tıbbi standart kavramı ile, tıp ilminin genel olarak tanınıp kabul edilmiş meslek kuralları kastedilmektedir. Tıbbi standart ihlali değişik şekillerde gerçekleşebilir; teşhis, tedavi (endikasyon eksikliği, yanlış tedavi yönteminin seçimi) ve müdahale sonrası bakım yönetimi bunlardan bazılarıdır.

Komplikasyon ise, tıbbi girişim sırasında öngörülmeyen, öngörülse bile önlenemeyen durum, istenmeyen sonuçtur; ancak bunun bilgi ve beceri eksikliği sonucu olmaması gerekir. Bu tanıma göre, hekimin tıbben kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde davranarak gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen ortaya çıkan istenmeyen sonuçlardan yasal olarak sorumlu olmayacağı belirtilmektedir. Hasta tıbbi uygulama sırasında ve sonrasında kusur olmadan da oluşabilecek istenmeyen sonuçları, komplikasyonları bilirse ve uygulamaya onay verirse tıbbi müdahale hukuka uygun olur. Hastada oluşan zararlı sonuç öngörülemiyor ve önlenemiyorsa veya öngörülebilse bile (hastanın yeterince aydınlatılmış, onayı alınmış olması ve uygulamada kusur olmaması şartı ile) önlenemiyorsa bu durumun komplikasyon olarak kabulü gerekmektedir. Yine bu noktada, tıbbi standartlardan sapılmaması, mesleki tecrübe kurallarına riayet edilmiş olması gereklidir. Yine meydana gelen komplikasyon sonrası süreçte de uygulanan teşhis ve tedavinin de tıp kurallarına uygun olması gerekmektedir. Bu noktada komplikasyon sonrası yönetim süreci de hizmet kusurunun varlığını tespit etme adına önem arz etmektedir.

Konsültasyon, Hastanın tanı, tedavi ve takibi için sorumlu hekimin gerekli gördüğünde diğer uzmanlık dalları ile görüş alışverişinde bulunmasıdır. Yine Türk Tabipler Birliği’nin 02.01.2009 tarihli Bildirgesi’nde, Konsültasyon ile ilgili yapılan açıklama şöyledir: Bilimsel bilginin gelişmesine paralel olarak günümüzde uzmanlık alanlarının sayısı giderek artmaktadır. Bu nedenle bir vakaya bütüncül yaklaşabilmek için, birden fazla tıp alanının birlikte çalışması kaçınılmaz olmuştur. İsabetli bir tanı ve tedavi amacıyla günümüzde her uzmanlık alanındaki hekim, mesleğini uygularken diğer alanların bilgi ve teknik desteğine de gereksinim duymaktadır. Hekimin hasta merkezde olmak üzere, farklı bir alanda çalışan hekimlerden bilimsel ve teknik açıdan aldığı yardım ya da danışmanlık, konsültasyon ya da danışım olarak adlandırılmaktadır.

Bu Bağlamda Uyuşmazlığın Çözümünde Eksikliği Tespit Edilen Hususlar Şöyledir;

1 – Mahkemeye sunulan Adli Tıp Raporunda; ” çocukta gelişen böylesi bir tablonun enfeksiyonlar, Toxic Epidermal Necrolizis (TEN) gibi değişik nedenlerle oluşabileceği, … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu ” ifade edilmiştir. Olayla ilgili olarak başlatılan İdari inceleme/soruşturma kapsamında; ” profesör titrine sahip bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, doçent titrine sahip bir plastik, estetik ve rek. cerrahi uzmanı ve doçent titrine sahip bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı ” hekimler tarafından hazırlanan ve Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’ne sunulan 27.07.2006 tarihli mütalaada ise; ” … Bugüne kadar dünya literatüründe yenidoğanda TEN tanısı aldığı bildirilen 5 olgu olduğu ve bunların da tümünün enfeksiyonlu, ilaç kullanım öyküsü olan preterm bebekler olduğu… Soruşturmaya konu olan hasta Rabia Koç’un lezyonlarının başlangıcında ısı uygulaması öyküsünün olması, hastanın kanıtlanmış bir enfeksiyonunun ve ilaç kullanma öyküsünün olmaması, lezyonların vücudun sınırlı bir bölümünde, özellikle ısı uygulandığı belirtilen kısımlarda ortaya çıkması, ilk ortaya çıkan lezyonlarda daha sonra artışın görülmemesi ve rutin yanık bakımı ile sistemik komplikasyonlar gelişmeksizin iyileşmenin olması (prognozun, TEN’den beklenenden çok daha iyi olması) TEN tanısından uzaklaştırmakla birlikte ….un lezyonları histopatolojik olarak incelenmediği için tanı hakkında kesin bir sonuç vermek mümkün olmadığı … ” bildirilmektedir. Bu noktada aslolan davacıda oluşan duruma sebep olan durumun öncelikle belirlenmesi gerekecektir. Bu belirleme yapılırken genel ve soyut ifadeler yerine, doğum sonrası hazırlanan epikrizde yer alan termal uygulama yapıldığı yönündeki ifadeler, idari soruşturma kapsamında hazırlanan ve yukarıda yer alan mutalaadaki tespitler ile gerekirse yeniden yapılacak muayene sonucu elde edilecek bulgular dikkate alınmalıdır.

2 – Yeni doğan bebekte oluşan lezyonlara, termal uygulama esnasında sebebiyet verildiğinin tespiti halinde; bu noktada, ısı uygulaması sonucu lezyon oluşumunun öngörülebilir olup olmadığı, bu uygulama esnasında eksik ya da yanlış bir uygulama olup olmadığı, yahut hekimin bilgisizlik veya tecrübesizlik ile bu duruma neden olup olmayacağı tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek irdelenmelidir.

3 – Olayla ilgili olarak başlatılan İdari inceleme/soruşturma kapsamında; ” profesör titrine sahip bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, doçent titrine sahip bir plastik, estetik ve rek. cerrahi uzmanı ve doçent titrine sahip bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı ” hekimler tarafından hazırlanan ve Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’ne sunulan 27.07.2006 tarihli mütalaada; ” … Hasta için Plastik ve Rek. Cerrahi danışımı yapılmış ve tedavisi öneriler doğrultusunda yürütülmüştür. Ancak, tedavinin düzenlenmesi ve yönlenmesinden ziyade özellikle tesin tanının konulabilmesi açısından cildiye uzmanına danışım ve lezyonların histopatolojik incelemesinin eksik olduğu kanaatine varılmıştır . ” denilmektedir. Bu durumda olayda konsültasyon eksikliğinin yahut bu hususta bir gecikmenin var olup olmadığı, bu durumun teşhis ve tedavide gecikmeye sebebiyet verip vermediği, yine bu durumun tıp kurallarına uygun olup olmadığı, böyle bir uygulamanın yukarıda açıklaması yapılan ” konsültasyon ” kavramıyla ve tıbbi standartlarla bağdaşıp bağdaşmayacağı irdelenmemiştir.

4 – Mahkeme’ye sunulan ve Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunca hazırlanan Raporun heyet oluşumu incelendiğinde; raporu hazırlayan hekim bilirkişiler arasında “Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı ile Cildiye uzmanının” bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olduğundan dava konusu olayı çözümleme adına bilirkişi heyetinde ilgisi bakımından Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı ile Cildiye uzmanının bulunmaması da diğer önemli bir eksiklik olarak tespit edilmiştir.

5 – İdare Mahkemesi’ne sunulan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu Raporu’nun sonuç kısmında; ” … çocukta gelişen böylesi bir tablonun enfeksiyonlar, Toxic Epidermal Necrolizis (TEN) gibi değişik nedenlerle oluşabileceği, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu … ” ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere sunulan raporda, sunulan sağlık hizmetinin tıp kurallarına uygunluğu hekim uygulamaları bazında incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Oysa ki, İdarenin araç/gereç/cihaz eksikliği, teşkilatı yetersiz kurması yahut tıbbi ameliyedeki organizasyon eksikliği nedeniyle tedavide aksamaya yol açması da bir tür hata olarak nitelendirilmekte, İdarenin sunduğu sağlık hizmetinin gereği gibi işlememesini ifade etmektedir. Bu durumda tıbbi ameliye kapsamında dahil edilemeyecek bir takım bakım, gözetim ve diğer yan yükümlülüklerin hiç veya gereği gibi yapılmaması nedeniyle oluşacak zararlarda, İdarenin sorumluluğundan söz edilebilecektir. Durum böyle olunca Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi tarafından hazırlanan raporda, açıklanan hususların dikkate alınmayarak İdarenin kusurlu olup olmadığı noktasında ayrıca bir inceleme yapılmaması diğer bir eksikliktir.

6 – Tüm bu tespit edilen hususlar yanında gerek dava dilekçesi, gerekse Adli Tıp Kurumu nezdinde yaptırılan bilirkişi raporuna karşı sunulan itiraz dilekçesi, hekimin olay hakkındaki ifadesi, olayla ilgili hazırlanan idari inceleme raporları ve resen tespit edilecek hususlar yanında davacılar yakının hastaneye ilk başvurusundan itibaren geçen süreçte, uygulan teşhis, tedavi, gözlem ve diğer birimlere(plastik cerrahi ve/veya cildiye servisine) sevkin kabul edilebilir bir metod kullanılarak icra edilip edilmediği, böylesi bir anomalide uygun görülen tecrübe kuralları da göz önüne alınarak, olayda hekim yahut idare kaynaklı hatalar olup olmadığı incelenmeli ve konunun uzmanı hekim bilirkişilerin katılımı ile hazırlanmış gerekçeli yeni bir rapor alınmalıdır.

2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1.maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumunun kurulduğu, Kanunun 2.maddesinde, Kurumun, mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu belirtildikten sonra Adli Tıp Genel Kurulunun görevlerini düzenleyen 15. maddesinde ise, Adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibariyle kanaat verici nitelikte bulunmayan ve sebebi de belirtilmek suretiyle gönderilen işleri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımı ile inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı kuralına yer verilmiştir.

Durum böyle olunca; yukarıda yer verilen açıklamalar, taraf iddiaları ile bilirkişi raporuna itiraz dilekçesindeki hususlar değerlendirilmek surutiyle Adli Tıp Genel Kurulu’ndan açıklamalı ve gerekçeli yeni bir rapor alınarak olayda hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı yeniden irdelenmelidir.

Açıklanan nedenlerle, davacı tarafın kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ve 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulü ile Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 31/12/2008 tarih ve E:2006/1981; K:2008/2601 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 04/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans, Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Medeniyet Üniversitesi Tıp Hukuku bölümünde doktora yapmaktadır. Mesleğe Hâkim olarak başlayan TABAK, bir süre Elazığ ve Ankara'da hakimlik görevinde bulundu. En son, estetik operasyonlardan kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara üst derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nde hakim olarak görev yapmakta iken hakimlik mesleğinden çekilerek serbest avukatlığa geçiş yaptı. Şuanda İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık ve arabuluculuk yapmakta, sağlık Hukuku ağırlıklı olarak avukatlık faaliyetlerini devam ettirmektedir. Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız

Yorum yapın