Eczacının Yanlış İlaç Vermesi BAM Kararı

Güncelleme Tarihi: 18 Ekim 2022

Eczanın yanlış ilaç vermesi ve gebenin erken doğum yapmasındaki olası etkileri, illiyet bağı, maddi ve manevi tazminat sorumluluğu konularının yer aldığı Bölge Adliye Mahkemesi kararıdır.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Bursa BAM, 8. HD., E. 2018/355 K. 2018/981 T. 21.9.2018

İ S T İ N A F K A R A R I

Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/916 s.lı kararının istinaf incelemesi sonunda;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili dava dilekçesi ile;müvekkili K1’nin 12 haftalık gebe iken 22/07/2009 tarihinde başlayan kanaması sebebiyle önce Soma Devlet Hastanesine akabinde F1 Hastanesine muayeneye gittiğini, doktor tarafından yazılan reçetesindeki ilaçları almak üzere davalı K2’a ait olan F4 Eczanesine gittiğini, kanamanın durdurulması için kullanılan X2 isimli ilaç reçete edilmesine rağmen eczacı kalfası tarafından kendisine X1 isimli ilaç verildiğini ve bu ilacı 22/09/2009 tarihinde yaptırdığını, ikinci sefer ilacı yaptırmak için gitmeden reçeteye baktığında reçetedeki ilaç ile verilen ilacın farklı olduğunu, yanlış ilaç verildiğini anladığını ve ikince doz ilacı kullanmadığını, yanlış verilen ilacın etkilerini sormak için Uludağ Üniversite Tıp Fakültesine akabinde F2 Hastanesine muayeneye gittiğini, endişeleri geçmeyince İstanbul Ünivesitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hastanesine başvurduğunu, başka doktorlarda da görüş aldığını, gebeliğinin sonlandırılması yönünde görüş aldığını, bir ay bu şekilde belirsizliğin devam ettiğini, üzüntü, endişe ve strese kapıldığını, doğumdan sonrada sağlık açısından risk ve belirsizliğin devam ettiğini, sağlıklı ve mutlu bir gebelik süreci geçirmesine engel olduğunu, 18/11/2009 tarihinde sezeryan ile kız çocuğu dünyaya getirdiğini, normal doğumdan 11 hafta önce çocuk 5,5 aylıkken doğum yaptığını, ayrıca bir sürü masraf yaptığını, davalı Eczacının ilacı alırken eczanede bulunmadığını, kalfa K3’ın müvekkiline verdiği zararı gidermek ile hükümlü olduğunu, yanlış ilaç veren kalfa hakkında Akhisar 2. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldığını, davalı F3 Kimya şirketinin piyasaya sürdüğü ilaçların güvenli olmamasından dolayı sorumlu olduğunu, 8.000,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

CEVAP :

Davalı F3 Kimya vekili cevap dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle;ilaç şirketi olan müvekkilinin yasal mevzuat gereği gerekli düzenleme ve tedbirleri alarak ilaç ürettiği, tıbbi ürünlerini Sağlık Bakanlığınca birçok aşama ve denetimden geçerek piyasaya sürüldüğünü, kendilerinin olayda bir sorumluluklarının olmadığını, kendilerine karşı dava açılmasını anlayamadıklarını, dava konusu olayın davacının gebelik döneminde yaşadığı kanama sorunu sebebiyle doktora başvurması ve doktorun yazdığı ilacın eczanede başka bir ilaç verilmesi sebebine dayandığını, kendi ilaç firmaları ile bir alakasının olmadığını olayda hiçbir sorumluluklarının ve hiçbir bağlarının bulunmadığını, müvekkili şirkete yöneltilebilecek hiçbir kusurun bulunmadığını, davanın reddini talep etmişlerdir.

Davalı K2 vekili cevap dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle;müvekkili açısından adam çalıştıranın sorumluluğu ilkesi gereğince açılan davanın hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin serbest eczacı olduğunu, o dönemde eczanede 4-5 tane kalfa çalıştığını, bunlardan birinin de diğer davalı K3 olduğunu, eczacılık tecrübesinin fazla olduğunu, 5-6 yıllık kalfa olduğunu, olay anında eczanede bulunmamasının yasal olarak herhangi bir sorun yaratmadığını, somut olayda kalfa olarak çalışan diğer davalı K3’ın kişinin resmi reçetesi medula sistemine girişi ve sistemin onay vermesi üzerine ilaçları verdiğini, müvekkiline kusur izafe edilebilecek bir durum olmadığını, yanlış ilaç verildiği düşünülse bile hastaya ilacın verildiği tarihin 22/07/2009 olduğu, davacı tarafın bu ilacı bir kez kullandığını, ilacın verildiği tarihten 3 ay 26 gün sonra meydana gelen ve belli olmayan bir kanama nedeniyle erken doğumun gerçekleştiğini, ilacın kanıtlanmış bir yan etkisinin olmadığını, olayda hukuka uygun bir illiyet bağının bulunmadığını davanın reddini talep etmiştir.

Davalı K3 cevap dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle; iddia olunan olayda bir kusurunun bulunmadığını, davacıların o dönem çalıştığı eczaneye geldiklerinde kendilerine reçetelerinde yazılı ilaçların fatura karşılığında verildiğini, iddia edildiği gibi yanlış ilaç vermediğini, ilgili reçetede yazılı ilaçlar ile bilgisayar çıktısındaki ilaçların aynı olduğunu, reçetede yazılı ilacı verdiğini, ortada gerçekten var olan bir cismani zararın bulunmadığını, uygun illiyet bağının olmadığını, hastaya ilacın verildiği tarihten 3 ay 26 gün sonra kanama nedeniyle erken doğumun gerçekleştiğini, aradan bu kadar süre geçmesi ilacın tek doz olarak alınması sebebiyle hukuka uygun illiyet bağının bulunmadığını, hastanın daha önceden de kanamalarının olması nedeniyle zaten düşük tehlikesi altında olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkeme, Açılan davanın REDDİNE, karar vermiştir.

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN:

İstinaf yoluna davacılar vekili başvurmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :

Davacılar Vekili İstinaf Dilekçesinde: davacıya doktor tarafından gebelikte düşük tehdidi nedeniyle meydana gelen kanamanın durdurulması için kullanılan X2 isimli ilacı reçete etmesine rağmen eczacı kalfası diğer davalı K3 tarafından kesinlikle gebelikte kullanılması sakıncalı steroid hormon olan X1 isimli ilacı verdiğini, davacının bunu bir doz kullandığını ve kendi dikkati sayesinde ilacın yanlış verildiğini anladığını ve ikinci doz ilacı kullanmadığını, davacının çeşitli hastahanelerde çeşitli doktorlarda olduğu muayeneler sonucunda doktorların gebeliğin sonlandırılması önünde görüş beyan ettiklerini daha sonra İ. Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genetik Polikliğinden araştırma sonucunun alındığını, böylece bir aya yakın bir süre davacının ve yakın akrabalarınını gebeliğin devamı ve sonlandırılması yönündeki belirsizlik sebebiyle çok aşırı derin üzüntü, endişe ve stres için kaldıklarını, her ne kadar gebeliğinin takip ile devamına karar verilmişse de doğum ve doğum sonrası bebeğin sağlığı açısından risk ve belirsizliğin devam ettiğini, bu durumun gebelik süresince davacının ve eşinin gebelik süresince derin üzüntü, endişe ve stres ve belirsizlik yaşamasına sebep olduğunu, tüm bu etkenlerin bebeğin 11 hafta erken doğmasına yol açtığını, bebeğin 1270 gr doğduğunu ancak bir hafta içinde 1.000 gr seviyelerine düşerek kilo kaybettiğini, bebeğin 5,5 aylık doğması ve kilo kaybetmesi nedeniyle yaşamayacağını düşünen davacı K4 ve K5 ‘nin ağır depresyonlar sebebiyle manevi ve psikolojik olarak acılar çektiklerini, basit bir hakarette manevi tazminata hükmeden hukuk düzeninin böyle bir konuda manevi tazminata hükmetmemesinin kabul edilemeyeceğini, davanın sadece erken doğum sebebiyle açtığımız bir tazminat davası olmadığını, bu olay nedeniyle yaşanan tüm maddi ve manevi zararlara davalıların sebep olduğu savı ile açılan bir davanın söz konusu olduğunu, tazminata hükmedilebilmesi için gerekli unsurların mevcut olduğunu, yerel mahkemenin gebelikte kullanılması çok sakıncalı ilaç olduğunu bile anlamadan karar verdiğini, bunun ceza yargılaması veya kararı verilen ret kararına gerekçe olamayacağını, kaldı ki müvekillerinin yanlış ilaç veren eczanenin sahibi K2’a olay ile ilgili Türk Eczacılar Birliği’ne yaptıkları şikayet sonucunda Manisa Eczacı Odası tarafından idari ceza verildiğini, mahkemede alınan bilirkişi raporunun kısmen lehlerine olmasına rağmen davanın tamamen reddedilmesinin yerinde olmadığını, sadece ilacın kimyasal etkisinin incelenmesinin olayın psikolojik etkilerinin incelenmemesi yönünden hatalı olduğunu, davalının olaydan önce alması gereken önlemleri olaydan sonra almasının kusur ve sorumluluğun kabulü anlamına geldiğini, ruhsat sahibi davalı ilaç firmasının da karıştırılmayacak şekilde üretilmesi mümkün iken kendilerinin de ifade ettiği fiziki bir karıştırmaya neden olacak şekilde ürünün isim benzerliği dış görünüşü paketlenmesi etiketlenmesi ve gerektirdiği ölçüde uyarıların yazılmaması nedeniyle ağır kusur ve dolayısıyla sorumluluğunun olduğunu, ilaçların izin ve ruhsatlarının alınmış olmasının güvenliği olduğunu göstermediğini, doğan küçük çocuğun bugün 8 yaşında olduğunu zekasında sorun olmadığını ancak fiziken gelişme geriliğinin söz konusu olduğunu, bu nedenlerle yerel mahkemece verilen red kararının kaldırılarak davanın ve tehiri icra taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf talebinde bulunmuşlardır.

Davalı F3 Vekili İstinafa Cevap Dilekçesinde: davacı tarafın istinaf talepli dilekçesinde yerel mahkeme kararının ilaç üreticisi müvekkili açısından haksız olduğunu ortaya koyabilecek herhangi bir iddia ileri sürmediğini, davacının reçetede yazan ilaçtan farklı bir ilaç veren eczane haricinde, ilaç üreticisi olarak müvekkili bayer firmasının da sorumlu olduğunu iddia ettiğini, bu iddianın yersiz olduğunu, müvekkili firmanın yasal hiçbir zorunluluğu yokken ve Sağlık Bakanlığı tarafından talep edilmemesine rağmen ekstre hassasiyet göstererek söz konusu olay sonrasında ismini X1 olarak değiştirmesininde tamamen müvekkili firmanın duyarlılığı olduğunu, bunun bir ikrar olmadığını, iddia edilenin aksine tek doz yanlış ilaç kullanımı ile erken doğum arasında illiyet bağı olmadığının tespit edildiğini, eczaneden yanlış ilaç verilmesinin ilacı üreten şirketi bağlayan bir durum yaratmadığını, yerel mahkemece ilaçlar arasındaki benzerliğin bu ürünlerin özel uzmanlık gerektiren satış noktasında olan eczanelerde satılması gerçekliği karşısında ve olayla doğrudan bir bağlantının olmamasının, eczaneden yanlı ilaç verilmesinin ilacı üreten şirketi bağlayan bir durum yaratmaması nedeniyle somut olayda herhangi bir sorumluluklarının olmadığını gösterdiğini, yerel mahkemenin F3 ve diğer davalılar lehine haklı olarak davayı reddettiğini, mahkemenin gerekçeli kararının sadece bir yerinde maddi hata yapıldığını X2 ile X1 ilaçları için terimsel bir hata sonucu”muadil” kelimesinin kullanıldığını, davacıların buradan yola çıkarak tüm dosyanın yanlış değerlendirildiğini iddia ettiklerini fakat gerekçeli kararın bütünü yorumlandığında, ilaçların birbirinin muadili olarak görülmediğinin rahatlıkla anlaşılabileceğini, yanlış ilaç kullanımının erken doğuma yada bebekte fiziksel gelişim geriliğine yol açacağı şeklinde bir olumsuz etkinin kanıtlanabilmiş olmadığını, davacıların istinaf iddialarının yersiz olduğunu ve bu iddiaları kabul etmediklerini davacı tarafın istinaf talebinin reddini talep ettiklerini beyan ederek davacının istinafına karşı cevapta bulunmuşlardır.

DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE:

Dava, K1’nin hamile iken erken doğumu engellemek üzere doktor tarafından reçeteye yazılan F3 firmasınca üretilen “X2” isimli ilacın, Eczacı K2’ın eczanesinde çalışan K3’ın reçetede yazan ilaç yerine yine F3 Firması tarafından üretilen streroid hormon ilacı olan “X1″isimli yanlış ilacın verilip davacı K1’ya bir doz yapılması sonucu davacıların iddiasına göre çocuklarının yanlış ilaç verilmesi sonucu gebeliğe etkisinin tespiti ile ilgili harcamalar, bu sürede çekilen sıkıntı, üzüntü , stres karşılığı ve daha sonra çocuğun erken doğumu üzerine yapılan bakım masrafları ve yine ailece çekilen sıkıntı, üzüntü ve stres sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince bu hususlarda tanıklar dinlenilmiş, bilirkişi raporu alınıp yargılama yapılmış ve yargılama sonucunda erken doğum ile yanlış ilaç kullanımı arasında uygun illiyet bağı olmadığından bahisle tüm davalılara yönelik maddi ve manevi tazminat davası reddolunmuştur.

Dava dilekçesi ve deliller incelendiğinde davacı vekilinin sadece yanlış ilaç alımı nedeniyle erken doğum ve bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararları değil, ayrıca yanlış ilaç alımı nedeniyle gebeliğin sonlandırılıp sonlandırılmaması gerektiğine ilişkin Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesine, Bursa Jimer Hastahanesine ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalına başvurulması nedeniyle yapılan harcamalar ve bu süreç zarfında anne-baba adayı davacıların yaşadığı sıkıntı, üzüntü ve stres nedeniyle manevi tazminat kalemleri de vardır.

Eczacı K2’ın çalışanı K3’ın, Doktor tarafından erken hamileliği tedavi için verilen “proluton” adlı F3 firması tarafından üretilen ilaç yerine, yine aynı firma tarafından üretilen ve hamilelikte kesinlikle kullanılmaması gereken “X1” adlı ilacı vermesi eylemi, açıkça kusurlu ve hukuka aykırılık içermektedir. Keza eczacı K2’ın bu eylemi nedeniyle meslek kuruluşu olan TEB 29.Bölge Manisa Ecza Odasınca yapılan soruşturma sonucunda eczacıya isnat olunan eylemin Türk Eczacıları Deontoloji Tüzüğünün 2-5-8-11. Md.’lerine aykırılık teşkil etmekte ve meslek disiplinini bozmakta olduğu tespit edilip idari para cezası verilmiştir.

Eczacılık gibi diploma gerektiren, insan sağlığıyla doğrudan ilgili mesleklerde “yüksek özen” ilkesi geçerlidir. Mahkeme tarafından Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla alınan bilirkişi kurul raporunda da “Sağlık sektöründe faaliyet yürüten kişilerin yaptıkları hatalar çok ciddi olumsuz sonuçlara neden olabileceği için, aşırı dikkat ve özen gösterilmesi gereken bir meslek grubu olarak nitelendirilmek mümkündür. ” denilerek bu hususa vurgu yapılmıştır. Keza raporda bu husus ve 29.Bölge Manisa Ecza Odasınca davalılardan Eczacı K2’a verilen cezadan da bahsedilerek sorumlu oldukları belirtilmiştir. Ayrıca şu hususa da raporda vurgu yapılmıştır. “Belki yanlış ilaç doğrudan bu olumsuz sonucu neden olmadı ancak doğru ilaç bu olumsuz sonucun önüne geçebilme olasılığı mevcuttur. Bu da doğrudan doğruya eczacının ve kalfasının sorumluluğunu gerektirmektedir.” Hasta yanlış ilaç kullanımı sonrası, erken gebeliği önleyici doğru ilacı da, eczacının yanlış ilaç vermesi nedeniyle kullanamamış, keza Cerrahpaşa Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Genetik Polikliniği tarafından düzenlenen raporda da ilaçların birbirini etkileyebileceği ve doğumsal anomali riskinin bir miktar artabileceği raporda belirtilmiştir.

Bu durumda erken doğum nedeniyle değil, ancak eczacı kalfasının yanlış ilaç vermesi nedeniyle, davacı annenin ve babanın yaşadığı sıkıntı, üzüntü ve stres ve bu yanlış ilaç nedeniyle gebeliğin durumuna ilişkin davacıların; Uludağ Ünüversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Bursa Jimer Hastanesi ve İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genetik Polikliniği için yapmış oldukları sağlık harcamaları ve yol ve konaklama masraflarının ilgili kurumlardan istenilerek hesap bilirkişisi tarafından hesaplanarak maddi tazminatın belirlenmesi, manevi tazminat yönünden ise; yukarıda açıklanan olayın özellikleri yanında, “yüksek özen” sorumluluğu olan sağlık mesleği yapan eczacı K2 ile çalışanı K3 yönünden uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.

Diğer davalı F3 İlaç Firması yönünden ise; ilacın her ne kadar ismi ve kutusu birbirine benzemekte ise de, diploma sahibi yüksek özen borcu olan eczanede satılması ve yanlış ilaç verilmesinde ilaç firmasının kusuru ve eylemle, uygun illiyet bağı olmaması nedeniyle sorumluluğunun olmadığı yönündeki mahkeme kararı doğrudur.

Bu durumda maddi tazminata ilişkin esaslı delillerin toplanmaması ve bilirkişi raporunun alınmamış olması, manevi tazminata ilişkinde davalılar K2 ve kalfası K3 yönünden yukarıda açıklandığı üzere uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi için kararın kaldırılarak İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan sebeplerle,

1-Davacı vekili ve Davalı F3 Kimya San. Ltd.Şti Vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KABULÜ ile Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/371 Esas – 2017/916 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,

2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına.

4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada karara bağlanmasına.

5-Kararın tebliğ işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına.

Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/09/2018

Etiketler: eczacının yanlış ilaç vermesinin cezası, hastaya yanlış ilaç vermenin cezası, yanlış ilaç veren eczane nereye şikayet edilir, eczacı yanlış ilaç verirse, eczanenin yanlış ilaç vermesi

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans, Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Medeniyet Üniversitesi Tıp Hukuku bölümünde doktora yapmaktadır. Mesleğe Hâkim olarak başlayan TABAK, bir süre Elazığ ve Ankara'da hakimlik görevinde bulundu. En son, estetik operasyonlardan kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara üst derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nde hakim olarak görev yapmakta iken hakimlik mesleğinden çekilerek serbest avukatlığa geçiş yaptı. Şuanda İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık ve arabuluculuk yapmakta, sağlık Hukuku ağırlıklı olarak avukatlık faaliyetlerini devam ettirmektedir. Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız

Yorum yapın