Estetik Hukuku

Estetik hukuku, estetik cerrahi hukuku ya da estetik tıp hukuku olarak adlandırabileceğimiz bu hukuk dalında, estetik operasyonlardan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar ele alınmaktadır. Estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uygulamaları ile diş protez ve implant uygulamalarında hekimin bir sonuç taahhüdünün bulunması halinde tatbik edilecek hukuki kurallar bu alanın konusunu oluşturmaktadır.

Büyük ölçüde estetik kaygılarla gerçekleştirilen bu tür tıbbi müdahaleler Yargıtay tarafından eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak estetik kaygıdan çok tedavi amacı taşıyan örneğin rekonstrüktif cerrahi uygulamaları ile kanal tedavisi gibi diş tedavi uygulamaları bu kapsam dışında kalmaktadır.

Estetik kaygılarla gerçekleştirilen bu tür işlemlerin eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesinin en önemli sonucu hekimin sonuç taahhüdünden kaynaklanan ayıba karşı tekeffül sorumluluğudur. Yani hekim taahhüt ettiği güzelleşme sonucuna ulaşamaması, yaptığı işlem neticesinde meydana getirdiği eserin ayıplı olması halinde tıbbi anlamda bir kusuru olmasa dahi sonuç taahhüdüne aykırılıktan yani taahhüt ettiği edimi yerine getirememiş olmasından dolayı sorumluluğu doğabilmektedir.

Bu kapsamda estetik operasyonlarda hekimin sorumluluğu diğer tıbbi branşlara göre daha fazla diyebiliriz. Normal şartlarda tedavi amaçlı bir tıbbi müdahalede bulunan hekim hastanın şifa bulmamasından sorumlu olmaz, hekim tıp tekniğine uygun hareket etmek, özen borcunu ve aydınlatma yükümlülüğü yerine getirmekle sorumluluktan kurtulur. Ancak estetik operasyonlarda yani estetik hukuku söz konusu olduğunda tüm bunlara ek olarak müdahalenin amacını teşkil eden güzelleşme sonucunun da meydana gelmesi beklenilmektedir.

Güzellik kavramı kişiden kişiye değişebilecek göreceli bir kavram olmakla birlikte Yargıtay kararlarını incelediğimizde buradaki güzelleşmeyi meydana getirilen eserin amacını ve işlevini yerine getirmesi olarak yorumlamak daha sağlıklı olacaktır.

Örneğin bir meme küçültme operasyonunda her iki meme arasında orantısızlık meydana gelmesi, veya sarkma, şekil bozukluğu oluşması halinde artık burada hekimin taahhüdünü yerine getiremediği şeklinde bir yoruma varmak mümkün olabilmektedir.