Hastaneye Kabul Sözleşmesi Kapsamında Sorumluluk

Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2022

Hastaneye kabul sözleşmesi genel ifade ile hastane ile hasta arasında kurulan hukuksal ilişki olup kendi içerisinde hasta, hekim ve hastanenin pozisyonlarına göre değişen türleri bulunmaktadır. Esasen doktrinde bu ayrım daha net yapılmakla birlikte Yargı kararlarına bu sözleşme çeşitlerinin tam manası ile yerleştiğini söylemek güç. Hekim ile hasta arasındaki sözleşmeler ile hastane ile hasta arasındaki sözleşmeleri aşağıdaki başlıklar halinde ele almak mümkün.

Sağlık Hukukunda Farklı Sözleşme Türleri

Hekimlik Sözleşmesi

Hasta ile hekim arasında kurulan sözleşmedir. Vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanır. Hekimin özen, aydınlatma, sır saklama, kayıt tutma gibi yükümlülükleri bulunur. Hastanın ise ücret ödeme, doğru anamnez verme, talimatlara uygun hareket etme yükümlülükleri vardır. Hastanın şifa bulması taahhüt edilmez ancak teşhis ve tedavinin özen yükümlüğüne uygun şekilde gerçekleştirilmesi taahhüt edilir. Hekimin bilgisizliği, tecrübesizliği ya da dikkatsizliği sebebiyle hastaya verdiği zararlar tıbbi hata kabul edilir ve tazminle sorumlu olur.

Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi

Hastane ile hasta arasındaki sözleşmedir. Hasta doğrudan hastaneye başvurur, hekimle sözleşme yapmaz. Hastane müsait olan hekimler arasında hastaya tercih hakkı sunabilir. Karma sözleşmedir. Hastanenin tedavi, bakım, temizlik, güvenlik, oda tahsisi, yemek servisi gibi yükümlülükleri bulunur. Her bir yükümlülüğüne uygun düşen tipik sözleşme hükümleri uygulanır. Tedavi için vekalet akdi, temizlik için hizmet akdi, kafeterya hizmeti için satış akdi gibi. Hekimin kusuruyla hastaya verdiği zarardan ifa yardımcısının fiilinden sorumluluk hükümlerine göre sorumlu olur. Hekimin sorumluluğu ise haksız fiil sorumluluğudur.

Bölünmüş Hastaneye Kabul Sözleşmesi

Hasta hekim tarafından ayakta takip edilirken hastaneye yatışının yapılması gerekebilir. Veya hastanede yatışı yapılan hasta hastane dışından bir hekim isteyebilir. Bu durumda hasta hekimle ayrı hastane ile ayrı sözleşmesel ilişkiye girer. Hekimin tedavi hastanenin ise oda tahsisi, temizlik, bakım, alet ve teçhizat temini, yardımcı personel sağlama, organizasyon yükümlülükleri bulunabilir. Hekimim salt teşhis ve tedavi kusurundan kaynaklanan zarardan hastane sorumlu olmaz.

Hekimlik Sözleşmesi İlaveli Tam Hastaneye Kabul Sözleşmesi

Alman hukukunda daha çok uygulaması görülür. Teşhis ve tedavi yükümlülüğü hem hekimde hem hastanedir. Hasta doğrudan vekalet akdi hükümlerine göre ister hekimin ister hastanenin isterse de müteselsil sorumluluk (birlikte vekalet) hükümlerine göre her ikisinin birden sorumluluğu yoluna gidilebilir. Hekimden farklı olarak hastanenin temizlik, bakım gibi yan edimleri de bulunur.

Ayakta Tedavi Sözleşmesi

Hususi Hastaneler Kanunu’na tabi olmayan, sadece ayakta tedavi hizmeti veren sağlık hizmet sunucuları ile hasta arasındaki hukuki ilişkidir. Vekalet sözleşmesi hükümleri ve edimin türüne göre uygun düştüğü ölçüde diğer sözleşme hükümleri uygulanır.

Eser Sözleşmesi

Estetik amaçlarla gerçekleştirilen plastik cerrahi, lazer epilasyon, diş protezi gibi işlemlere uygulanır. Klasik hekimlik sözleşmesinden en önemli farkı hekimin özen yükümlülüğüne ek olarak sonuç taahhüdünün de bulunduğunun kabul edilmesidir. Doktrinde farklı görüşler olsa da bugün için hakim görüş ve Yargıtay’ın kabulü bu doğrultudadır. Hekimin sorumluluk alanı ve aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı genişlemektedir. Hekimin yüklendiği sonuç taahhüdüne aykırı işlemi neticesi ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre bedel iadesi, bedelde indirim, revizyon ameliyatı gibi sorumlulukları gündeme gelebilir.

Yargı Kararlarında Hastaneye Kabul Sözleşmesi

Hastaneye kabul sözleşmesi Yargıtay’ın aşağıda yer alan iki kararında ele alınmış ve özellikle Hukuk Genel Kurulu kararında hastanenin bu kapsamdaki sorumluluğunun hukuki dayanakları ayrıntılı şekilde izah edilmiştir. Tam metni yer alan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin kararında ise davalı hekim yanında diğer davalı hastanenin de hastaneye kabul sözleşmesi kapsamında sorumlu tutulması gerektiği belirtilmiştir.

Özetle davacı geçirdiği ameliyattaki tıbbi hata nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığı iddiası ile davalı hekim ve diğer davalı hastaneye karşı maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. İlk derece mahkemesi davalılardan hekimin kusurunun bulunması nedeniyle sorumlu olduğu, diğer davalı olan hastanenin ise kusurunun bulunmaması nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığına hükmederek hekim açısından davayı kısmen kabul etmiş, hastane açısından ise davayı reddetmiştir.

Yargıtay ise cerrahi müdahalenin davalı hastane işletmesinin bünyesindeki hastanede gerçekleşmiş olması nedeniyle hasta ile hastane arasında hastaneye kabul sözleşmesi bulunduğunu, hastanenin bu sözleşmeden doğan hastanın bakımını sağlama, sadakat ve özenle tedavisini gerçekleştirme borçlarının bulunduğunu, dolayısıyla hastanenin de tazminat sorumluluğunun doğduğunu tespit ederek ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.

hastaneye kabul sözleşmesi

T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2010/18193 K. 2011/13060 T. 26.9.2011

DAVA : Taraflar arasındaki maddi manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı ve davalı O. Ş. avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı O. Ş.’le davacı vekili avukat N. Yağız’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, 29.3.2005 tarihinde davalı hastanede görevli diğer davalı doktor tarafından “Safra kesesinin alınması” ameliyatı olduğunu, bu ameliyat sırasında karaciğer safra yollarına büyük zarar verildiğini, taburcu edildikten sonra tekrar rahatsızlandığını, davalı hastaneye kaldırıldığını yeniden müdahale edildiğini bilahare SSK Hastanesine kaldırıldığını ve durumun acil olması sebebiyle ÇAPA İstanbul Tıp Fakültesine sevk edildiğini ve anjio yapılarak safra kesesinin çalışması için vücudunun başka yerinde parça alınarak monte edilmek suretiyle ameliyat yapıldığını, davacının yanlış ameliyat neticesinde 3 kez ameliyat olmak zorunda kaldığını, 30 yaşında çalışamaz malul durumda kaldığını, ev işlerini yapamadığını, sürekli gözetim altında bulunduğunu, bu olay sebebiyle çok elem ve ızdırap duyduğunu ileri sürerek, çalışamadığı ve çalışamayacağı dönemler için 4.000,00 TL, hastahaneye gidiş gelişler için 400,00 TL., ev işlerini yapamaması sebebiyle 1.000,00 TL ve özel bakımları için 500,00 TL olmak üzere toplam 5.900,00 TL.maddi tazminat ile 15.000,00 TL.de manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı … Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti., davanın zamanaşımına uğradığını, Hekimin tıbbi faaliyetleri sonucu meydana gelen zararlardan kusurlu olduğu taktirde sorumlu olduğunu, kusuru yoksa sorumlu tutulamayacağını, Hasta hekim ilişkilerinde kopukluklar meydana geldiğini, Ancak Etik ve Tıbbi bir hata yapılmadığını ileri sürerek, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı O. Ş., davanın zamanaşımına uğradığını, davacı iddialarının doğru olmadığını, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 2.275,98 TL. kazanç kaybı ve 400 TL.de yol gideri ile 4.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı O. Ş.’den tahsiline, davacının fazlaya dair talepleriyle davalı hastahaneye yönelik davasının reddine karar verilmiş;hüküm, davacıyla davalı O. Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

1-) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı O. Ş.’in tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) Davacı, davalı hastahanede davalı doktor tarafından safra kesesi ameliyatının yapıldığını ameliyatının yanlış yapılması neticesinde toplam 3 kez ameliyat olmak zorunda kaldığından bahisle maddi ve manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalılar, davanın reddini savunmuş, mahkemece davalı doktor O. Ş. hakkındaki davanın kısmen kabulüne, diğer davalı hastahane hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece karara esas alınan adli tıp raporunda davalı doktorun kusurlu olduğu, davalı hastahanenin kusursuz olduğu belirtildiğinden hastahane hakkındaki dava reddedilmiş ise de, davalı şirket davacının tedavisinin kendine ait hastanede yapılmasını kabul etmiş olmakla, davacıyla davalı arasında hastaneye kabul sözleşmesi kurulmuştur. Dolayısıyla davalı hastanenin hastanın bakımını sağlama borcu yanında sadakat ve özenle tedavi borcuda bulunmaktadır. Böyle olunca davalı şirketin de zarardan sorumlu olacağı dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalı O. Ş.’in tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte belirtilen sebeple temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 825,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 163,35 TL. temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 164,80 TL kalan harcın davalı O. Ş.’den alınmasına, 26.9.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/13-393 E., 2009/542 K., 21.10.2009 tarihli içtihadında sağlık hakkından başlanarak hastaneye tam kabul sözleşmesi ve hastaneye bölünmüş kabul sözleşmesi hakkında doktrine de çokça atıf yapılarak detaylı tespitlere yer verilmiştir.

Özetle, intihara meyilli bir akıl hastası olan müteveffanın kendisine zarar vermesini engelleyici gerekli tedbirleri almayarak televizyon anten kablosu ile intiharı sebebiyle doğan zarardan özel hastane işletmesinin de sorumlu olduğunu tespit eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu özel hastanelerin sorumlulukları ile ilgili de aşağıdaki tespitleri gerçekleştirmiştir.

“…her ne kadar hasta, doktorunun önerisi ile de olsa bir özel hastaneye tedavi için başvurmuş ve kabul edilmiş ise, taraflar arasında tam bir tedavi sözleşmesinin kurulduğu kabul edilmelidir. Hasta, özel hastaneyi tercih ederken o hastanede verilen hizmetin niteliğine ve kalitesine güvenerek gelmektedir. Hastane de, tedavi ile ilgili hizmetin verilmesinde üst derecede özen ve sadakatle görevini yapmalıdır…”

“…Özel hastanelerde kural olarak hekim ile hasta arasında değil; hastane ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi vardır. Özel hastane ile hasta arasındaki sözleşme, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş tipik bir sözleşme değildir. Özel hastaneye başvuran bir hasta veya kanuni temsilcisi ile yapılan ve özel hastane işleticisinin hem tıbbi hem de diğer mutad edimleri ( yatırma, yedirip içirme vs. ) yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeye “Hastaneye Kabul Sözleşmesi” adı verilmektedir. Hastaneye kabul sözleşmesinin kurulması için herhangi bir şekil şartına uyulması zorunluluğu bulunmamaktadır ( B.K. m. 11/1 ); hatta bu sözleşmenin zımni irade açıklaması ile kurulması dahi mümkündür. Bu şekilde hastaneye ( hasta ) kabul sözleşmesi adı altında, birden fazla edimi içeren, karma yapıda ve nitelikte, bir sözleşme ilişkisinin kurulması söz konusudur. Bu sözleşme, özel hastane sahibi/işleticisinin, ayrıca bir tedavi yükümünü üstlenmiş bulunup bulunmamasına göre, tam ( bölünmemiş ) ya da kısmi ( bölünmüş ) hastaneye kabul sözleşmesi görünümünde kurulmuş olabilir. Özellikle, tam hastaneye kabul sözleşmelerinde, hastane işleticisinin hastaya karşı; hastalığın teşhis ve tedavisi için gerekli tıbbi hizmetlerin verilmesi edimi başta olmak üzere, hastane bakımının sağlanması, hastanenin organizasyonu ve işleyişini gerçekleştirme yükümleri asli edim yükümleri olarak ortaya çıkmaktadır….”

“…Türk hukukunda ise, hastaneye kabul sözleşmesinin, asıl edimini oluşturan tıbbi tedavi ediminin ait olduğu tip, yani vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi tutulması, ancak diğer yükümlülüklere ilişkin tipik sözleşme hükümlerinin de niteliklerine uygun düştüğü oranda kıyasen uygulanması amaca elverişli olacağı belirtilmiştir …”

“…Hastane işleticisinin “hastane bakımı” kavramı içinde yer alan edimleri konusunda her hal ve şart için geçerli olabilecek kesin bir sayma yapmak mümkün değildir. Ancak, sözleşmede açıkça kararlaştırılmamış olsa bile hastanın sağlık durumu, hastalığın tipi ve ağırlığına göre dürüstlük ilkesinin ( T.M.K. m. 2 ) zorunlu kıldığı bütün tedbirleri almak zorundadır. Aksi takdirde, gerekli testler yapılmadan hastalığın teşhisine gidilmesi; kan grubu tespitinde hata yapılması; cerrahi müdahalede kullanılan araç ve gereçlerin bozuk olması; ameliyatı takiben kullanılan kompresin gereğinden fazla sıcak olması ve yanıklara yol açması; ruh hastasının kontrol edilmemesi nedeniyle intiharı; yangına karşı gerekli tedbirlerin alınmaması; bozuk yiyecek verilmesi yüzünden zehirlenmelere yol açılması; yeterli ısıtma yapılmadığı için hastalığın ağırlaşması veya yeni hastalığa sebebiyet verilmesi gibi hallerde hastane işleticisi, oluşan zararı tazmin etmek zorundadır. Hastane yönetiminin somut organizasyon yükümlülükleri bulunmaktadır. Öncelikle hekim dahil bütün sağlık personelinin seçimi, denetlenmesi ve organizasyonuna ilişkin görevlerini, gereği gibi yerine getirilmelidir. Örneğin, bir görevin uzmanı olmayan bir kişiye verilmesi halinde organizasyon kusuru söz konusudur ve yönetimin tazminat sorumluluğu söz konusu olur…”

“…Hasta, hastaneye kabul edilmekle hastane yetkililerinin himayesine girmiş olur ve o haklı olarak kendisine mümkün olan en iyi tedavi ve bakım hizmetinin verilmesini ister. Hastane işletmecisinin “organizasyon yükümlülüğü” aslında onun hastanın şahsına göstermekle yükümlü olduğu özen borcunun bir görünüm tarzından ibarettir…”

“…Hasta, hastaneye tam kabul sözleşmesinde, hastane bakım hizmetleri açısından sadece hastane işletmesini sorumlu tutabilmektedir…”

“…Sözleşmenin diğer tarafı olan hasta veya yasal temsilcisinin, özel hastanenin sunduğu tıbbi hizmete ( Bu hizmete bakım hizmeti de girmektedir. ) karşılık olarak daha önceden belirlenmiş belli bir miktar ücret ödemekle yükümlüdür. Ayrıca, hasta veya yasal temsilcisi, olanaklar ölçüsünde rahatsızlık ile ilgili belirtiler ve hastalığın seyri hakkında hastaneye bilgi ile beraber, varsa belgelerini de muayene sırasında hekime verilmesi gerekmektedir …”

“… B.K.’nun 386/2. maddesi hükmü uyarınca, diğer iş görme sözleşmeleri hakkındaki yasal düzenlemelere tabi olmayan işlerde, vekalet hükümleri geçerlidir. Somut olayda olduğu gibi, özel hastane ile hasta arasındaki uyuşmazlıkların vekalet sözleşmesine ilişkin hukuksal düzenlemelere göre çözülmesi gerektiği konusunda, öğreti ve Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulaması arasında paralellik bulunmaktadır….”

“…Böylece taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlığa Borçlar Kanunu’nun vekalete ilişkin hükümlerinin kıyasen uygulanacağı her türlü duraksamadan uzaktır…”

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans, Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Medeniyet Üniversitesi Tıp Hukuku bölümünde doktora yapmaktadır. Mesleğe Hâkim olarak başlayan TABAK, bir süre Elazığ ve Ankara'da hakimlik görevinde bulundu. En son, estetik operasyonlardan kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara üst derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nde hakim olarak görev yapmakta iken hakimlik mesleğinden çekilerek serbest avukatlığa geçiş yaptı. Şuanda İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık ve arabuluculuk yapmakta, sağlık Hukuku ağırlıklı olarak avukatlık faaliyetlerini devam ettirmektedir. Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız

Yorum yapın