Yetersiz Kişisel Koruyucu Donanım ve Tazminat Sorumluluğu

Güncelleme Tarihi: 10 Nisan 2020

Özellikle Yeni tip Koronovirüs’ün neden olduğu COVID-19 (Sars-Cov2 Enfeksiyonu) hastalığı ile yeniden gündeme gelen sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu donanımlarının yetersiz olması aynı zamanda hastane idaresinin de önemli bir hukuki sorumluluğu olarak karşımıza çıkıyor. Hekimler ve diğer sağlık çalışanları görevleri gereği hasta kişilerle yakın temas halinde olduklarından, kendilerinin de bu hastalığa yakalanmamaları için gerekli kişisel koruyucu donanımın hastane yönetimi tarafından sağlanması gerekiyor. Yeterli ekipmanın sağlanmaması nedeniyle sağlık personelinin hastalığa yakalanması ya da kazaya uğramaları halinde özel hastaneler bakımından hastane işletmesinin sahibi olan şirketin, kamu hastanelerinde ise kamu idaresinin maddi ve manevi tazminat sorumlulukları gündeme gelecek, ihmali olan kişiler hakkında ceza soruşturması başlatılabilecektir.

Kişisel Koruyucu Donanım

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, kamu ve özel sektör sağlık kuruluşlarının tamamını kapsayacak şekilde çalışanların kaza ve hastalıklara karşı sağlık ve güvenlik standartlarının sağlanması için işveren ve işveren vekili konumundaki idarecilere bir takım ödevler yüklemektedir. İşveren ve işveren vekili konumundaki kişiler de bu şartların sağlanmasından bizzat sorumlu olup, mevzuata aykırılık hallerinde oluşacak zararlardan sorumlu kabul edilmektedirler. Bu sorumluluk tazminat sorumluluğu ve cezai sorumluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu 69. maddesi de özel olarak salgın ve bulaşıcı hastalıkların vukuu durumunda hastane idaresinin gerekli tedbirleri alması doğrultusunda bir yükümlülük getirmektedir: “Sari ve salgın bir hastalığın vukuu tahakkuk eylediği takdirde sıhhat memurları derakap lazım gelen tedbirlerin ittihazına ve bütün idari makamlar bu tedbirlerin tatbik ve icrası hususunda muavenete mecburdurlar.”

COVID-19 gibi bulaşıcı hastalıklara karşı da hastane idaresi hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını koruyucu tedbirler almak zorundadır. Hastalığın sağlık çalışanına bulaşmasını engelleyecek yeterli kişisel koruyucu donanımın temini ve çalışana teslimi, gerekli sıhhi koşulların sağlanması hastane idaresinin sorumlulukları arasındadır. Mevzuata aykırı şekilde iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye sokacak uygulamalar 6331 sayılı kanunda idari yaptırıma bağlanmış olup ayrıca bu tür bir ihmal nedeniyle meydana gelecek zararlardan örneğin sağlık çalışanına hastalık bulaşması gibi bir durumda hastane yönetiminin kusursuz sorumluluk hallerini düzenleyen genel hükümlere göre tazminat sorumluluğu doğacaktır.

Kamu hastanelerinde görevli sağlık çalışanları yeterli kişisel koruyucu donanım temin edilmemesi şeklinde tezahür eden bir ihmal nedeniyle doğacak maddi ve manevi zararları için kamu idaresi aleyhine idare mahkemesinde tam yargı davası açabilirler. Özel hastaneler bakımından da işveren ve işveren vekilleri aynı şekilde bu tür bir ihmalde ortaya çıkacak ve iş kazası ve meslek hastalığı olarak nitelendirilecek zararlardan iş hukuku mevzuatına göre doğrudan sorumlu kabul edilecekler ve haklarında adli yargıda tazminat davası açılabilecektir. İlgili kişilerin ihmalleri nedeniyle aynı zamanda haklarında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunularak ceza soruşturmasının başlatılması da sağlanabilmektedir.

Danıştay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/6230 E. 2017/7584 K. ve 19.12.2017 tarihli kararına yansıyan bir olayda hastanede görevli hemşirenin enjeksiyon sırasında kırım kongo kanamalı ateşi hastalığına yakalanıp vefat etmesi bakımından idarenin kusursuz sorumluluk ilkelerine göre sorumlu olduğunu kabul etmiştir. “Dava konusu olayda Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun Mahkeme kararına esas alınan 15.12.2010 tarihli 4122 Sayılı raporunda, Çorum Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesi’nde sözleşmeli hemşire olarak görev yapan davacılar murisinin bir hastadan kan alımı sırasında enjektör ucu ile kolundan yaralanması ile başlayan ve sevk edildiği Ankara Numune Hastanesi’nde kırım kongo kanamalı ateşi hastalığından vefatı ile sona eren süreçte yapılan işlemlerin önerilen standartlara ve tıp kurallarına uygun olduğu mütalaa edilerek idareye atfı kabil kusur bulunmadığı belirtilmekte ise de, bir kamu görevin ifası sırasında meydana gelen zararın ilgilinin üzerinde bırakılmayıp kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği izahtan varestedir.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde lisans, Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Medeniyet Üniversitesi Tıp Hukuku bölümünde doktora yapmaktadır. Mesleğe Hâkim olarak başlayan TABAK, bir süre Elazığ ve Ankara'da hakimlik görevinde bulundu. En son, estetik operasyonlardan kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara üst derece mahkemesi olarak bakan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nde hakim olarak görev yapmakta iken hakimlik mesleğinden çekilerek serbest avukatlığa geçiş yaptı. Şuanda İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık ve arabuluculuk yapmakta, sağlık Hukuku ağırlıklı olarak avukatlık faaliyetlerini devam ettirmektedir. Detaylı Bilgi İçin Tıklayınız

Yorum yapın